EkolojiEmekGüncel

“Türkiye Belçika’nın yüzölçümü kadar tarım arazisini nasıl kaybetti?”

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, karasaban.net sitesinde yayımlanan yazısında, “Türkiye Belçika’nın yüzölçümü kadar tarım arazisini nasıl kaybetti” sorusuna yanıt verdi.

Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, “Türkiye Belçika’nın yüzölçümü kadar tarım arazisini nasıl kaybetti, atalarımızdan kalan tohumlar nereye gitti?” sorusuna yanıt aradığı yazısında “Tamamen doğal, değişen çevre koşullarına uyum sağlayabilen ve Türkiye’nin biyoçeşitliliğinin garantisi olan bu tohumların kullanımı zamanla azalarak, geleneksel tarımdan, endüstriyel tarıma geçildi” dedi.

“Daha fazla ürün, daha kısa sürede ve daha dayanıklı şekilde üretilecek” denilerek, piyasaya daha parlak ve şekli düzgün, uzun süre bozulmayan meyveler ve sebzeler çıktığını söyleyen Atalık, “Artık atadan kalan tohumlar yerine laboratuvarda üretilen tohumlar önceleri çiftçiler hariç kimseyi rahatsız etmedi. Çünkü çiftçiler bu gelişmeyle, önce tohumlarını sonra topraklarını kaybedecekti. Aynı türden olan tohumların birleştirilmiş hali olan hibrit tohumların kullanılmaya başlamasıyla elde edilen ürünler de kısır oldu. Bu nedenle her yıl yeni tohum alınıyor” dedi.

Ahmet Atalık’ın yazısı şu şekilde devam ediyor:

Atalık tohumun satılması yasak

Standartlara uymadığı gerekçesiyle 2006 yılında alınan bir karara göre, Türkiye’de köylülerin kendi tohumlarını satması yasaklandı.

Satış yasaklanınca çiftçi takasa yöneldi ve takas şenlikleri düzenlendi. Böylece tohumlar çoğalacak, üretim devam edecekti.

Ancak 2017 yılında alınan devlet desteğinin sadece sertifikalı hibrit tohumlara verileceği yönündeki karar, üreticileri hibrit tohuma yöneltti. Dolayısıyla, artık atalık tohum kullananların sayısı ciddi oranda azaldığı gibi, ticareti de yapılamıyor.

Peki elinizdeki atalık tohumları çoğaltıp satarsanız ne olur?

8 Kasım 2006’da yürürlüğe giren kanuna göre; ilk aşamada 10 bin lira ceza veriliyor. Tekrarı olursa para cezası iki katına çıkıyor.
İthalatını ya da ihracatını yapanlara 25 bin lira ceza veriliyor. Tekrarı halinde, beş yıl süreyle faaliyetten men ediliyor.  Tohumluklara el konuluyor, mülkiyeti devlete aktarılıyor, gerekli görülürse tohumluklar imha bile ediliyor.
Cezalar ağır olunca, çiftçiler de hem toprağını kaybetmemek hem de devlet desteğini alabilmek için sertifikalı tohuma yöneldi. Tek kullanımlık bu tohumlar da yasaya göre, tarım kredi kooperatifleri ve özel şirketler tarafından satılıyor.

Çiftçi piyasa şartları nedeniyle şirketleri tercih etmek zorunda kalıyor. Özel şirketler ise tohumu yurt dışından getiriyor. Bu tohumlar da daha çabuk büyüme ve uzun raf ömrü kazandırıldığı için, hem üretici hem de tüketici tarafından tercih ediliyor. Bu yüzden çiftçi, daha fazla faiz ödese bile, bunu seçiyor. Aynı ürünü iki yıldan fazla ekerse devlet prim vermiyor.

Böyle olunca da o üründen tohum elde edilemiyor ve bu döngü her sene tekrarlanıyor. Ama asıl sorun, artık kullanılmayan atalık tohumlar… Bu tohumlar, çevreye uyum sağlama özelliğini yitirdiği için kaybolma tehlikesiyle de karşı karşıya.

Türkiye’de buğday ekim alanı 17 milyon küçüldü
Türkiye 18 bin buğday çeşidini yitirdi. Türkiye, cumhuriyetin ilk yıllarında 18 bin buğday çeşidiyle dünyanın tahıl ambarıydı. Ama son 70 yılda bu çeşitlilik yitirildi. Üstüne dışardan tohum ithaline başlandı. (H. Merkezi)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu