Güncel

SÖYLEŞİ DİZİSİ-5 | 71 devrimci çıkışıyla yeni bir ivme ve nitelik kazanır coğrafyamız sınıf hareketi!

Özgür Gelecek Gazetesi olarak Mayıs ayında ölümsüzleşen devrimci önderleri konu edinen söyleşi dizisine Sosyalist Meclisler Federasyonu temsilcisi Barış Kayaoğlu ile devam ediyoruz.

Bilindiği üzere 6 Mayıs 1972’de Ankara’da Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan; 18 Mayıs 1973’te Amed zindanında komünist önder İbrahim Kaypakkaya, 18 Mayıs 1977’de Antep’te Haki Karer;  18 Mayıs 1982’de Amed Zindanında Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Mahmut Zengin ve Necmi Öner, Ulaş Bayraktaroğlu 9 Mayıs 2017’de Rakka’da IŞID’e karşı savaşırken; ideallerini ardıllarına bırakarak yıldızlaştı.

Birleşik Mücadele Güçleri bileşenleriyle gerçekleştireceğimiz dosya haberde, 71 devrimci çıkışının toplumsal koşullarını, devrimci komünist önderlerin ideallerini ve bugünkü gerçeklik için de nasıl yaşatılabileceğini işliyoruz.

Söyleşimizin 5.’ncisini Sosyalist Meclisler federasyonu temsilcisi Barış Kayaoğlu ile gerçekleştirdik.

“Birleşik mücadele hangi alanda olursa olsun mevcut sorunun parçası olan kesimleri birleştirmek ana görevlerden bir tanesidir. Bu ister bir ekoloji mücadelesi olsun ister bir cins mücadelesi olsun ister ulusal haklar isterse de güncel bir demokratik talep olsun bütünü için geçerli bir yöntemdir.” sözlerini kaydeden Barış Kayaoğlu tüm emek, demokrasi ve sosyalizm güçlerini işçi ve emekçileri birleştirmeye, dünyadaki bütün canlı ve cansız varlıkların, işçi ve emekçilerin başına bela olmuş kapitalist barbarlığı ortadan kaldırmak için ortak mücadeleyi adım adım örmeye ve güçlendirmeye çağırdı.

İlk olarak Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i ortaya çıkaran 68 devrimci gençlik hareketi-kuşağı için ne söylenebilir? O döneme ilişkin sizin nasıl bir değerlendirmeniz olur?

Dünya üzerinde kapitalizmin her alanda dünya halklarına uyguladığı baskı ve sömürü düzeni 1800’lerin ortalarından itibaren sosyalist bir sistem temeli üzerinden itiraz ile karşılaşmış ve bu mücadele Paris komünü, 17 Ekim devrimi, 49 Çin Halk devrimi ve devamında Arnavutluk Küba ve diğer birçok ülkede yaşanan Sosyalist ve ulusal devrimlerle 1960’lara kadar işçi ve emekçiler lehine ilerledi..

1960’lara gelindiğinde kapitalist sisteme karşı sürdürülen mücadelenin yanında Sosyalist ülkelerde de eski kültüre ve yeni revizyonizme karşı mücadelenin kesinleştiği bir dönem ortaya çıkmıştır. Kültür devrimleri ve Sosyalist mücadeleler 60’ların ortalarından itibaren tüm dünyada büyük bir gençlik hareketine dönüştü.

Emperyalizmin yarı-sömürgesi altında olan coğrafyamızda da feodal ve kapitalist düzenin temsilcisi olan iktidarların ağır bir şekilde uyguladığı sömürü ve baskı düzenine karşı Denizlerin, Mahirlerin ve İbrahimlerinde içinde olduğu 68 işçi ve gençlik hareketi yükselerek dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi coğrafyamızda da 71 devrimci çıkışının temelini oluşturdu.

68 gençlik hareketi dünya genelinde olduğu gibi sadece dünyayı yorumlayan değil onu işçi ve emekçilerin lehine değiştirmek isteyen bir yönelime sahipti. Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in de parçası olduğu 68 gençlik hareketi ve 71 devrimci çıkışını önemli oranda feodal kalıntıların olduğu emperyalist-kapitalist dünyayı analiz eden, onun alternatifi olarak bir çok ülkede pratikleşen sosyalizmin ilerleyişinde yaşanan eksiklikleri aşmaya çalışan, kapitalizmden sosyalizme ulaşmak için gerekli olan sosyalist devrimlerin nitelikleri ve stratejileri üzerine kafa yoran, bütün bu kavrayışlar doğrultusunda kendi örgütlerini kurarak pratik adım atan ve savundukları dünya görüşü doğrultusunda bedel ödemekten çekinmeyen mirasının sahipleri olduklarını söyleyebiliriz

Bugün coğrafyamızda ve dünyada sürdürülen demokrasi, devrim ve sosyalizm mücadelesinin ana damarında yaşanan Sosyalist devrimlerin ve devamı olan sosyalist kültür devrimlerinin ortaya çıkarmış olduğu 68 gençlik hareketinin önemli bir katkısı vardır.

Deniz, Mahir ve İbrahim Kaypakkaya’nın bugünkü devrimci, yurtsever hareketin temel sac ayakları,  temel çıkış  ve nirengi noktası olduğu kabul gören bir gerçek. 71 devrimci çıkışı olarak ifade edilen bu durumu nasıl tarifliyorsunuz?

Yaşamın her alanında dünyayı ve var olan sorunları doğru bir şekilde analiz eden, yorumlayan binlerce insana rastlamaktayız, 68 gençlik hareketi ve 71 devrimci çıkışı bu aydınlardan farklı olarak MLM ustalarından öğrendikleri gibi sadece dünyayı yorumlayan, sorunları ortaya koyan değil bu sorunların nasıl aşılabileceğini hangi sınıf örgütlenmeleri ile aşılabileceğini hangi yöntemlerle sürecin ilerletilebileceği üzerine kafa yormuş ve her bir devrimci önder ve hareket kendi bakış açılarına göre çözümler ortaya koymuş ve bu pratikleri hayata uygularken hiç bir bedel ödemekten kaçınmamışlardır.

71 devrimci çıkışı sınıf mücadelesi cephesinde coğrafyamızda yeni bir durumu ifade etmektedir. Dünya ölçeğinde gelişen devrim süreçleri, dünyayı sarsan 68 hareketi ve tayin edici bir siyasal etki yaratan Büyük Proleter Kültür Devrimi, 71 devrimci çıkışının temel ideolojik ve siyasal zeminini oluşturmuştur.

71 devrimci çıkışıyla yeni bir ivme ve nitelik kazanır coğrafyamız sınıf hareketi. Deniz ve Mahirlerin önderliğinde kurulan örgütler bu döneme denk gelen devrimci hareketlerdir.

50 yıllık reformist ve pasifist çizgiyi geride bırakarak sağlanan 71 devrimci çıkışı, toplumsal süreç olarak ülkedeki yoğun işçi ve köylü mücadeleleri içinde nesnel zemin bulurken, teorik zeminde ise Marksist eserlerin girişi ve çevirilerinin yapılarak okunmasıyla mümkün oluyordu ki, Marksist eserler temelindeki teorik ve bilimsel kavrayış, dünya ölçeğinde gelişen devrim dalgaları ile birlikte, Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin etkilerini doğrudan taşıyordu.

Gençlik hareketinin patlaması bu zeminde cereyan ediyordu. Nitekim bu gençlik hareketi, 71 devrimci çıkışıyla yeni bir doruğa ulaşıyordu. Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci ve komünist hareketi bu dorukta biçimlendi. Öğrenci hareketi ile başlayan gelişme devrimci çıkışla taçlandı.

Bugün devrimci nitelik, birikim ve kazanımlarımızın temeli öncesi olmakla birlikte esas olarak 71 devrimci çıkışının tarihsel sürecine ve ideolojik-siyasal hattına dayanmaktadır.

Bugün de dünyada ve coğrafyamızda yaşamı değiştirmek isteyen hangi düşünce ve anlayış olursa olsun mücadelede başarılı olmak istiyorsak Marksizm-Leninizm Maoizm’den öğrenen 68 ve 71 devrimci hareketi gibi günün koşullarını doğru okuyan bu koşullara mücadeleyi uyarlayan bir yöntem uygulamak zorundadır.

Bugünün devrimcilerinin de MLM ustalardan ve onu pratiğe uygulayan coğrafyamız devrimci hareketinden öğrenmesi gereken en temel öğreti budur.

Mayıs ayı, üç fidanla birlikte aynı zamanda Dört’ler ile Haki Karer’in ve İbrahim Kaypakkaya’nın şehit düştükleri bir zaman dilimini kapsıyor. Daha özel olarak Kaypakkaya’nın sizin açınızdan nasıl bir anlamı var?  Bir bütün olarak mayıs ayında ölümsüzleşen devrimci önderleri birleşik mücadele bağlamında nasıl ele almak gerekiyor?

Dünya gericiliğine karşı sürdürülen mücadelede milyonlarca insanın yaşamını yitirmesiyle bugünlere gelebildik. Denilebilir ki 12 ayın her birinde işçi ve emekçiler için dünyadaki canlı-cansız tüm varlıkların hakları için bedel ödemiş milyonlarca devrimci den söz edebiliriz.

Her bir ülkede her bir ay için sembolleşen önemli günler şahsında özgürlük, eşitlik, halk demokrasisi sosyalizm ve komünizm için mücadele edenler anılmaktadır. Coğrafyamızda da 1 Mayıs, 6 Mayıs, dörtler , 18 Mayıs ve Gezi direnişinde özgür bir dünya için yitirdiklerimizi anmaktayız.

İbrahim Kaypakkaya kendi döneminde MLM teorisinin bir öğrencisi olarak Marksist ustaların metodunu coğrafyamızda pratiğe uygulamaya çalışmış komünist bir önderdir.
Ustaların belirlemeleri doğrultusunda ülke ve dünya analizini yapmış, coğrafyamızın sosyo-ekonomik yapısını, sınıfların tahlilini ortaya koymuş, hangi sınıflarla hangi ittifak güçleriyle hangi mücadele yöntemleri ile sosyalizme ulaşılabileceği noktasında fikirlerini ortaya koymuş, tahlil etmenin yanında ulusal sorun ve Kemalizm başta olmak üzere diğer bütün sorunlara yönelik çözümlerini ifade etmiş ve bu savunduklarını yaşam pahasına hayata uygulamış bir komünisttir.

Kaypakkaya’nın komünist çizgisi, yukarıdaki evrensel ilke ve amaçları temsil eden, bunlardan feyz alan ve parça devrimine uyarlayan evrensel nitelikte komünist bir güzergahtır. O, asla ulusal ölçeğe indirgenip, somut devrim teori-pratiğiyle daraltılamaz.

Kaypakkaya’nın genel siyasi çizgisi yukarıda işaret ettiğimiz devrim ilkeleriyle bütündür. Onun tüm tespit ve tahlilleri, stratejik-taktik tüm çözüm metotları, somut devrimi ele alışı, kısacası temsil ettiği ideolojik-teorik-siyasi ve örgütsel kulvarı komünist devrim ilkelerinde anlam bulur.

Kaypakkaya’nın ideolojik-teorik-siyasi doğrultusunu verili tarihi şartlarda biçimlenen somut devrime, somut siyaset ve pratiğe indirgeyen yaklaşım asla Kaypakkaya çizgisinin özünü yakalayamaz. Kaypakkaya çizgisi, proleter dünya devrimi doğrultusundan yalıtılmış bir devrim tasavvuruyla bağdaşmaz. Bilakis, proleter dünya devriminin bir parçası olarak, emperyalist zinciri zayıf halkasından koparmayı enternasyonalist görevin somut ödevi sayar.

O, “Büyük Proleter Kültür Devriminin Ürünüyüz” derken tam da bu muhteva ve gerçeği anlatıyordu. O, evrensel komünist çizgiden bahsediyordu, ulusçu ufka hapsolmuş dar devrimci çizgiden değil. Şayet çizgisini uluslararası komünist mücadelenin bir parçası değil de ulus ölçekli devrimci bir çizgi olarak tasavvur etseydi, BPKD ürünüyüz demez, coğrafyamız sınıf hareketleri ve mücadelelerinin ürünüyüz derdi.

Lakin O, ideolojik-siyasi-teorik çizgisini uluslararası komünist çizginin parçamızdaki temsili olarak tasavvur etti. Öyledir de. Onun, devrimci niteliğin ötesinde komünist niteliği temsil etmesi buradan ileri gelir… Kaypakkaya çizgisinin en doğru kavranışı budur, bu olmalıdır.

Bunun gerisindeki her yaklaşım Kaypakkaya çizgisini kavramayan, özünü anlamayan ve geriye çekendir.

Hiç şüphesiz ki, Kaypakkaya çizgisi parça coğrafyasından ve bura sınıf hareketinden yalıtık değildir. Bilakis, parça coğrafyamızda yaşanan sınıf hareketleri, toplumsal çelişki ve pratikler ve siyasi gelişmeler Kaypakkaya çizgisinin somut temellerine dayanak oluşturur. Kaypakkaya bizzat bu somut pratikler içinde pişti, gelişip ilerledi. Fakat bu, Kaypakkaya çizgisinin nesnel koşullarını, bu dayanaklarını izah eder; ideolojik-teorik-siyasi niteliğini değil.

İdeolojik-siyasi niteliği ise, bizzat kendisinin de ifade ettiği gibi, uluslararası komünist hareketin komünist çizgisinin en ileri düzeyini ifade eden BPKD sıçramasının eseridir… Kaypakkaya’nın devrim sorununa dönük yaklaşım ve perspektifi, bu ideolojik-teorik-siyasi etki zemininde nitelik kazanırken; Kemalist hareket, Kemalist ‘‘devrim‘‘, Kemalist diktatörlük bağlamındaki saptamaları, milli mesele ve bu eksenli sorunlara dönük tarihsel tutumu, bilimsel tarih bilinci bağlamında dayandığı tarihsel miras izahı, uluslararası çizgi bağlamında benimseyerek temsil ettiği komünist çizgi doğrultusu gibi köklü kopuşla beliren ayırt edici özellikleri de aynı etkinin BPKD’nin ürünüdürler.

Kuşkusuz ki, somut toplumsal koşullar ve siyasi şartların tahlili, bunlar zemininde devrimin niteliği, stratejisi, taktikleri, ittifakları ve düşmanları gibi ayrıntılı yelpazedeki somut siyasi çizgisi de aynı dokudan beslenmektedir. Hiçbir şey rastlantı değil, birbirini koşullayan zincirin birer halkası olarak tezahür eder. Ki, bu süreç her parçasıyla Kaypakkaya’nın genel siyasi çizgisinin bütünleyeni olarak rol oynar.

Birleşik mücadele hangi alanda olursa olsun mevcut sorunun parçası olan kesimleri birleştirmek ana görevlerden bir tanesidir. Bu ister bir ekoloji mücadelesi olsun ister bir cins mücadelesi olsun ister ulusal haklar isterse de güncel bir demokratik talep olsun bütünü için geçerli bir yöntemdir.

Hele ki söz konusu hedef tüm eşitsizlikleri ve sorunları çözmeyi amaçlayan, işçi sınıfı önderliğinde tüm emekçilerin iktidarını inşa etme görevi ise bu durumda işçi ve emekçileri ve onların temsilcilerini birleşik mücadele içerisinde ortak paydalarda birleştirmek çok daha stratejik bir görevdir.

Her stratejik görevde olduğu gibi birleşik mücadele(cephe) görevi de binlerce taktik yönelimin birleşmesinden oluşur yani binlerce soruna yönelik kurulan binlerce taktik ittifak çalışmasının aynı hedefi besleyen biçimde birleştirilmesiyle ancak yerine getirilir, getirilebilir.

Yine her stratejik görevde olduğu gibi uygulanan taktik politikaları bazılarının başarısız olması birleşik mücadelenin yani cephe örgütlenmesinin gereksiz olduğu anlayışını ortaya çıkarmaz, burada ortaya çıkan şey uygulanan binlerce taktik den başarısız olanları gözden geçirerek başarılı çalışmaların zeminini oluşturmaktır.

Dünya devrimci hareketi günümüzde her bir dönemde birçok olumlu örneğin yanında esas yönelim olarak 1970’lerden sonra ulusal ve uluslararası alanda stratejik olan bu görevi önemli oranda aksatmış iki çizgi mücadelesini sürdürme göreviyle yetinerek zorunlu ittifaklar dışında işçi sınıfı ve emekçilerin temsilcilerini bir araya getirme de sorunlu bir hat izlemiştir.

Fakat son 10 yıldır bu noktadaki eksikliklerini aşma noktasında önemli adımlar ve çabalar büyümektedir. İdeolojik mücadeleyi yadsımadan her bir kurum örgütsel bağımsızlığını koruyarak ajitasyon propaganda serbestliği kaybetmeden her bir alanda bu ittifakları büyütmesi birleşik mücadeleyi geliştirmesi dünya halklarının özgürlük yürüyüşünde stratejik olan görevi büyütmüş olacaktır.

Buradan hareketle, AKP-MHP iktidarının salgınla birlikte geniş emekçilere, Kürtlere, Alevilere, kadın ve LGBTİ+lara yönelik yaşama geçirdiği politikalar karşısında devrimci, demokratik güçlere düşen görevler nedir?

İkili görevimiz mevcuttur birincisi her bir kurumun kendi dünya görüşü çerçevesinde MLM ustalarının ortaya koymuş olduğu metodu uygulayarak Dünya ve ülke analizini doğru temelde yapmak, Sosyalist devrimin sorunlarını, sosyalizme ulaşma mücadelesinde uygulanacak devrin nitelikleri ve stratejilerini, başta işçi sınıfı olmak üzere Ulus, inanç, cinsiyet, ekoloji ve bütün diğer sorunların çözümünü programlaştırarak pratiğe uygulamak iken,

İkinci görevimiz ise emek, demokrasi, eşitlik ve devrim güçlerini doğru yanlış mücadelesini yadsımadan ortak paydalarda birleştirerek halklarımıza uygulanan baskı ve sömürüyü ortadan kaldırma mücadelesini yükseltmesiyiz.

Bilinmelidir ki binlerce yıldır dünyada hüküm süren bu gerici düzenlerin değiştirilmesi kısa süreli mücadelelerle bazı ittifak denemeleriyle mümkün olmayacaktır. Tek çıkış yolu işçi ve emekçileri kendi güncel sorunları üzerinden bin bir taktikle birleştirerek sabırlı ve özverili bir çalışmayla özgür dünya hedefine yöneltme ile mümkün olabilir.

Bunun için hepimize görev düşmektedir, tüm emek, demokrasi ve sosyalizm güçlerini işçi ve emekçileri birleştirmeye, dünyadaki bütün canlı ve cansız varlıkların, işçi ve emekçilerin başına bela olmuş kapitalist barbarlığı ortadan kaldırmak için ortak mücadeleyi adım adım örmeye ve güçlendirmeye çağırıyoruz.

https://ozgurgelecek23.net/soylesi-dizisi-4-onculeserek-olumsuzlesen-tum-yoldaslarimizda-kurulan-iddialarin-fikri-ve-pratik-her-sozun-karsilik-buldugu-kisiliklerdir/

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu